Filtreler
Filtreler
Bulunan: 11 Adet 0.001 sn
Koleksiyon [4]
Tam Metin [1]
Yazar [20]
Yayın Türü [1]
Konu Başlıkları [20]
Yayın Yılı [1]
Yayıncı [11]
Dil [3]
TÜRK CANLANDIRMA SİNEMASINDA TEMSİL EDİLEN TEMEL İNSANİ DEĞERLER

ZEYNEP ÖZGE KALYONCU

Makale | 2019 | Turkish Studies - Social Sciences

Canlandırma sinema filmleri her yaştan izleyicinin ilgisiniçekmekte olup, ülkemizde de hızla gelişmektedir. Değerler üzerineyapılan çalışmalar ise; her dönemde beşeri bilimlerin konusu olmuştur.Bu nedenle; Türk canlandırma sinema filmlerinde temsil edilen temelinsani değerlerin tespitine yönelik olarak bu çalışma gerçekleştirilmiştir.Değerlerin sınıflandırılmasına yönelik olarak Schwartz DeğerlerÖlçeği’nin (1992), Schwartz ve arkadaşları (2012) tarafından geliştirilmişhali olan 19 değer tipi modeli çalışmada kullanılmıştır. Yapılanaraştırmada nitel araştırma geleneğine dayalı bir kültür analizi deseniçerçevesinde betimsel analiz yön . . .temi kullanılmıştır. Çalışmanınverilerinin toplanması sürecinde doküman incelemesi yöntemikullanılarak canlandırma sinema filmleri ele alınmıştır. Çalışmanınevrenini oluşturan Türk canlandırma sineması filmleri, örneklem seçimidoğrultusunda beş filmle sınırlandırılmış ve en çok izleyiciye ulaşan“Kötü Kedi Şerafettin” (2016), “RGG Ayas” (2013), “Canım KardeşimBenim, Uzaylılar mı Gelmiş?” (2016), “Evliya Çelebi ve Ölümsüzlük Suyu”(2014) ve “Uzay Kuvvetleri 2911” (2014) filmleri incelenmiştir.Yapılan çalışma doğrultusunda, modelde sosyal çevredekigüvenliğin etkisini değerlendiren kaygıdan bağımsız öz gelişim/kaygıgiderici öz koruma hiyerarşisinde, %57,6 kaygıdan bağımsız öz gelişiminyer aldığı görülürken, %42,4 kaygı giderici öz koruma canlandırmafilmlerde yer almıştır. İhtiyaçların kaynaklarına tespitine yönelik olarakmodelin ikinci halkasında yer alan değerler gruplarının dağılımının ise;kişisel odak %68,2 iken sosyal odak %31,8 olduğu tespit edilmiştir. Son halkayı oluşturan; yeniliğe açıklık/muhafazacılık ile öz aşkınlık/özgenişletim değer grupları üzerine yapılan analiz doğrultusunda; yeniliğeaçıklık %30,7/muhafazacılık %28,2 iken; öz aşkınlık %26,5/özgenişletim %14,6 olduğu tespit edilmiştir. Türk canlandırma sinemafilmlerinde işlenen değer tiplerinin sıklıklarına bakılacak olunursa enyoğun olarak işlenen ilk üç değer tipleri sırasıyla; geleneksellik %12,1,yardımseverlik-önemseme %9,7, özerklik-düşünce %9,2’dir. An az temsiledilen üç değer tipinin ise; başarı %1,2, tevazu %0,9 ve itibar %0,8olduğu tespit edilmişti Daha fazlası Daha az

THE USE OF EPISTOLARITY FOR DOCUMENTING THE PAST IN FILMS FROM TURKEY

SELİME BÜYÜKGÖZE

Makale | 2019 | sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi

This article focuses on the epistolary form in unconventional films from Turkeypreoccupied with a traumatic past. The formal approach to epistolarity dependson Hamid Naficy’s (2001) description of accented style. The epistles in selectedfilms are categorized according to medium and are analyzed as formal and asnarrative elements. Epistolarity is discussed as one of the prominent strategiesfor engaging with the past, and its function as documentation of the past is understood in terms of Marianne Hirsh’s (2008) conceptualization of postmemory.

TÜRK SİNEMASINDA KURGU BİÇİMLERİYLE ÖNE ÇIKAN İKİ FİLM: NOKTA VE SEN AYDINLATIRSIN GECEYİ

CEM YILDIRIM

Makale | 2019 | Manas Journal of Social Studies

Sinema filmleri arasındaki biçimsel farklılıklar, belirli uzlaşımlar çerçevesinde oluşur ve bu farklılıkları belirleyen en önemli unsur "kurgudur". Tecimsel popüler filmler, biçimsel olarak seyircinin aşina olduğu klasik devamlılık kurgusunun uzlaşımlarını kullanırlar. Klasik devamlılık kurgusu, klasik anlatı sinemasının 20. yüzyıl boyunca ve günümüze kadar kullanmış olduğu bir takım egemen biçimsel teknikler olarak tanımlanır. Bu tarz, en temel hedefini gerçekleştirebilmek için bir takım belirli kurgu prensiplerine dayanır. Bu hedef, seyircinin bir film seyretme eylemi içerisinde olduğunu unutarak aslında gerçekten olan bir şeye ta . . .nık olduğuna inanmasını sağlamaktır. Popüler Türk sinema filmlerinde de bu uzlaşımlar sürdürülmektedir. Buna karşın tecimsel sinemanın dışında kalan ve tartışmalı bir biçimde genellikle sanat filmi olarak nitelenen filmler ise, çoğunlukla klasik biçimin uzlaşımlarından kaçınarak, çağdaş festival filmleriyle ilişkilendirilen ve uzun çekimlere dayalı, düşük tempolu ve dolayısıyla kurgunun minimal bir şekilde kullanıldığı bir estetikle şekillenen bir biçime sahip olma eğilimindedirler. Ancak Nokta (2008) ve Sen Aydınlatırsın Geceyi (2009) filmlerinde kullanılan kurgu biçimleri bütün bu biçimsel konvansiyonlardan farklılık göstermektedir. Bu nedenle bu iki film Türk Sineması’nın biçimsel olarak öne çıkan örnekleri arasında yer almaktadır. Bu çalışmada Nokta ve Sen Aydınlatırsın Geceyi filmlerinin belirli çekim dizileri "çekim-çekim çözümleme" yöntemiyle çözümlenerek, iki filmin de biçimsel farklılıkları ortaya konulmuştur Daha fazlası Daha az

LUMINOUS ENVIRONMENT AND THE PERCEIVED ENVIRONMENT

Banu Manav

Makale | 2019 | ZNACK PUBLISHING HOUSE

In lighting design, the main concept is to achieve a healthy environment, which addresses energy efficiency, cost, maintenance, and quality. User-friendly lighting systems shall be adopted to architecture and interior architecture. User control over the lighting system is important, by dimming or increasing light output, by changing the colour of the light sets the inner atmosphere and affects user mood. Standards and codes on lighting shall also be evaluated by means of these topics. The paper aims to analyse how the luminous environment is affective on the perceived environment. Hence, a series of experimental studies and recent r . . .esearch will be evaluated in regard to understanding and designing luminous environment Daha fazlası Daha az

Does the group membership shape evaluations on other drivers? The role of symbolic cues in traffic

Burcu Tekes | Uygar Erkus | Timo Lajunen

Makale | 2019 | ELSEVIER SCI LTD

The present study investigated the effects of group membership on drivers' evaluations of themselves and other drivers. An online survey was completed by 144 university students. As measurement, mini Driver Behavior Questionnaire (DBQ) with the addition of three aggressive violation items of the original DBQ the Positive Driver Behavior Scale, and an adjective list were used. Participants assessed their own driving behavior as well as three different driver identities represented by three sets of car photographs. In-group (the university) identity, out-group (politically provocative) identity and no identity (control) were represent . . .ed to participants by use of different car stickers and accessories. As our hypotheses suggested, the participants made the highest evaluations for their own driving behavior, while making the lowest evaluations for the out-group in both measures. Additionally, participants evaluated their in-group members' driving behaviors more favorable than other identities. Results were discussed in terms of social identity theory. (C) 2019 Elsevier Ltd. All rights reserved Daha fazlası Daha az

Gastronomi Turlarına Katılan Turistlerin Memnuniyet Faktörlerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma

EZGİ ERŞAHİN

Makale | 2019 | Journal of Tourism and Gastronomy Studies

Günümüzde hızla gelişen teknoloji rekabeti artırmakta, işletme ve destinasyon yöneticilerini müşteri memnuniyetini sağlayan faktörler belirleyerek ürün-hizmet üretmeye yönlendirmektedir. Turistler ise, memnuniyet ve şikayetlerini özellikle sosyal mecralardan paylaşarak bir tür ödüllendirme/cezalandırma işlemi uygulamaktadır. Talep ve arzın orta noktada buluşup, karşılıklı kazan-kazan durumunun oluşması için bu değerlendirmeler önem taşımaktadır. Çalışmada; TripAdvisor’da İstanbul’un gastronomi turları arasında en beğenileni “İstanbul on Food-Culinary Tours”, paylaşılan yorumlar kapsamında incelenmiştir. Nvivo 12 programı yardımıyla . . .tematik içerik çözümlemesi yapılarak memnuniyet faktörleri tespit edilmiştir. Daha sonra bu memnuniyet faktörleri; “rehber profili ve tutumu”, “yiyecek-içecek”, “rota/ortam özellikleri”, “tur grubu”, “tur planı ve yönetimi”, “işletmeler” ve “yerel halkın tutumu” olmak üzere 7 ana kategoriye ayrılmıştır. Bu kategoriler kendi içerisinde toplam 33 alt temaya sahiptir. Temaların her birinden örnekler verilerek, memnuniyet faktörleri açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmada en fazla memnuniyet faktörünün, “rehber profili ve tutumu” ve “yiyecek-içecek” temalarına ait olduğu tespit edilmiştir Daha fazlası Daha az

Sürü Davranışının Hisse Senedi Fiyat Hareketliliğine Etkisi: BİST 100 Örneği

BATUHAN MEDETOĞLU

Makale | 2019 | İşletme Araştırmaları Dergisi

Yatırımcıların, yatırım kararlarını etkileyen ve rasyonel olamamalarına neden olan sürü davranışı, davranışsal finans içerisinde yer alan bir kavram olarak kabul edilmektedir. Davranışsal finansa göre, yatırımcıların vermiş oldukları yatırım kararlarında rasyonel olamamalarının nedeni, birtakım anomalilerden ve sürü davranışından kaynaklanmaktadır. Bu çalışma, finansal piyasalarda, yatırımcıların alım satım kararları ile finansal varlıkların fiyatlarını etkileyen bir olgu olan sürü davranışının, Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetleri üzerindeki etkisini gösterebilmeyi amaçlamaktadır.Yöntem – Literatürde, sürü davranışını ölçm . . .eye yönelik çeşitli modeller mevcuttur. Bu çalışmada, sürü davranışı modelleri arasında seçim yapılırken, son yıllarda araştırmacıların tespit ve temsil gücü en yüksek olarak gördüğü model tercih edilerek, Borsa İstanbul’da varlığı gözlemlenen sürü davranışı, doğru şekilde ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada Beta katsayılarının yatay kesit değişkenliği incelenmiş ve Hwang ve Salmon (2004) modeli ile analiz yapılmıştır.Bulgular – Çalışmada 2009 – 2018 yılları arasında Borsa İstanbul’da sürü davranışının varlığı test edilmiştir. 01.01.2012 – 31.08.2018 tarihleri arasında, aylık bazda 80 dönemde, 233 hisse senedi ile yapılan analiz sonucunda, 01.01.2012 – 31.08.2018 dönemleri arası aylık bazda 80 ayda toplam 35 ayda sürü davranışına ait bulgulara rastlanmıştır.Tartışma – Etkin piyasa hipotezinin tanımlamış olduğu rasyonel yatırımcı algısı, davranışsal finans ve sürü davranışı ile dönüşüme uğramıştır Bu dönüşüm, bütün bireylerin rasyonel olmadığını ve birtakım faktörlerin etkisiyle bireylerin finansal kararlarında hata yapabileceğini savunmaktadır. Bir diğer yanılsama türü ise yatırımcıların birbirinin finansal kararlarını taklit etmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu durum davranışsal finans literatüründe sürü davranışı olarak adlandırılmaktadır ve fiyat hareketliliğini etkilediği görülmektedir Daha fazlası Daha az

GENDER PAY GAP IN HEALTH SECTOR: A FIELD STUDY

Deniz Aksoylu | Hacer Simay Karaalp Orhan

Makale | 2019 | MEHMET AKIF ERSOY UNIV

The health sector, which has a fragmented employment structure, stands out as one of the sectors in which women's employment intensifies. However, women in the health sector are exposed to gender discrimination in many aspects, directly or indirectly. Among them, gender wage gap in this sector is remarkable. Among professionals, with 35,9 , gender wage gap is the highest in the health sector. The reasons for this difference are based on both the supply and demand characteristics and occupational segregation. According to the field study findings in Ankara, while the white-collar women working in the health sector were found not to b . . .e directly exposed to the gender wage discrimination, they were subjected to various inequalities due to their family responsibilities. In this context, it has been found that white-collar women agree to be paid lower wages than men because of their priorities for their family. On the other hand, due to the gender-based occupational segregation and the widespread belief that some occupations are male-dominated jobs, a significant gender wage gap was found among the blue-collar employees Daha fazlası Daha az

DETERMINATION OF TOTAL PHENOLIC AND FLAVONOID CONTENTS, ANTIOXIDANT AND ANTIMICROBIAL ACTIVITIES OF SOME IMPORTANT SALEP ORCHIDS

MERVE BALLI YÜKSEL

Makale | 2019 | Eskişehir Teknik Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi C- yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji (Online)

In this study we evaluated the secondary metabolites, total phenolic (TPC) and flavonoid contents (TFC), antioxidant andantimicrobial activities of salep orchids, Anacamptis morio, Anacamptis pyramidalis, Neotinea tridentata, Ophrys mammosa,Ophrys lutea, and Ophrys speculum. DPPH free radical scavenging assay was used to determine the antioxidant activities ofn-hexane, chloroform, methanol and water extracts of the plants. The antimicrobial activities were also determined by the Brothmicro-dilution method. The extracts were studied for antimicrobial activity by the Minimum Inhibitory Concentration (MIC)approach against seven clinica . . .l pathogenic bacteria and two fungi. Phytochemical screening revealed that the presences ofcoumarins, flavonoids, flavanones, cardiac glycosides, proteins and quinones. The extracts had variable TPC and TFC, withvalues of 4.46 ± 0.19–45.83 ± 1.86 mg gallic acid equivalent/g dry weight and 0.67 ± 0.04–8.64 ± 0.37 mg quercetinequivalent/g dry weight respectively. O. speculum had the highest (35.12%) antioxidant activity, followed by O. mammosa(33.17%). Chloroform extracts of all species showed significant antioxidant and antimicrobial activity. These bioactivities ofthe chloroform extracts were positively associated with the total phenolic and flavonoid contents. The MIC concentrationsranged from 0.156–20 mg/mL. The present investigation shows that the extracts of these species, especially chloroformextracts, could be used as potential antioxidant and antimicrobial sources Daha fazlası Daha az

The sun is no fun without rain: Physical environments affect how we feel about yellow across 55 countries

Domicele Jonauskaite | Ahmed M. Abdel-Khalek | Ahmad Abu-Akel | Abdulrahman Saud Al-Rasheed | Jean-Philippe Antonietti | Arni Gunnar Asgeirsson | Kokou Amenyona Atitsogbe | Marodegueba Barma | Daniel Barratt | Victoria Bogushevskaya | Maliha Khadidja Bouayed Meziane | Amer Chamseddine | Thammanard Charernboom | Eka Chkonia | Teofil Ciobanu | Violeta Corona | Allison Creed | Nele Dael | Hassan Daouk | Nevena Dimitrova | Cornelis B. Doorenbos | Sergejs Fomins | Eduardo Fonseca-Pedrero | Augusta Gaspar | Alena Gizdic | Yulia A. Griber | Gina M. Grimshaw | Aya Ahmed Hasan | Jelena Havelka | Marco Hirnstein | Bodil S. A. Karlsson | Stephen Katembu | Jejoong Kim | Nikos Konstantinou | Eric Laurent | Marjaana Lindeman | Banu Manav | Lynn Marquardt | Philip Mefoh | Aleksandra Mroczko-Wasowicz | Phillip Mutandwa | Georgette Ngabolo | Daniel Oberfeld | Marietta Papadatou-Pastou | Corinna M. Perchtold | Alicia Perez-Albeniz | Niloufar Pouyan | Tanjir Rashid Soron | Maya Roinishvili | Lyudmyla Romanyuk | Alejandro Salgado Montejo | Aygun Sultanova | Ramiro Tau | Mari Uuskula | Suvi Vainio | Veronica Vargas-Soto | Eliz Volkan | Grazyna Wasowicz | Suncica Zdravkovic | Meng Zhang | Christine Mohr

Makale | 2019 | ACADEMIC PRESS LTD- ELSEVIER SCIENCE LTD

Across cultures, people associate colours with emotions. Here, we test the hypothesis that one driver of this cross-modal correspondence is the physical environment we live in. We focus on a prime example - the association of yellow with joy, - which conceivably arises because yellow is reminiscent of life-sustaining sunshine and pleasant weather. If so, this association should be especially strong in countries where sunny weather is a rare occurrence. We analysed yellow-joy associations of 6625 participants from 55 countries to investigate how yellow-joy associations varied geographically, climatologically, and seasonally. We asses . . .sed the distance to the equator, sunshine, precipitation, and daytime hours. Consistent with our hypotheses, participants who live further away from the equator and in rainier countries are more likely to associate yellow with joy. We did not find associations with seasonal variations. Our findings support a role for the physical environment in shaping the affective meaning of colour Daha fazlası Daha az

Additional Value of Using Satellite-Based Soil Moisture and Two Sources of Groundwater Data for Hydrological Model Calibration

Mehmet Cuneyd Demirel | Alparslan Ozen | SELEN ORTA | Emir Toker | Hatice Kubra Demir | Omer Ekmekcioglu | Huesamettin Taysi | Sinan Erucar | Ahmet Bilal Sag | Omer Sari | Ecem | Hayrettin Hanci | Tuerkan Irem Ozcan | Hilal Erdem | Mehmet Melih Kosucu | Eyyup Ensar Basakin | Kamal Ahmed | Awat Anwar | Muhammet Bahattin Avcuoglu | Omer Vanli | Simon Stisen | Martijn J. Booij

Makale | 2019 | MDPI

Although the complexity of physically-based models continues to increase, they still need to be calibrated. In recent years, there has been an increasing interest in using new satellite technologies and products with high resolution in model evaluations and decision-making. The aim of this study is to investigate the value of different remote sensing products and groundwater level measurements in the temporal calibration of a well-known hydrologic model i.e., Hydrologiska Bryans Vattenbalansavdelning (HBV). This has rarely been done for conceptual models, as satellite data are often used in the spatial calibration of the distributed . . . models. Three different soil moisture products from the European Space Agency Climate Change Initiative Soil Measure (ESA CCI SM v04.4), The Advanced Microwave Scanning Radiometer on the Earth Observing System (EOS) Aqua satellite (AMSR-E), soil moisture active passive (SMAP), and total water storage anomalies from Gravity Recovery and Climate Experiment (GRACE) are collected and spatially averaged over the Moselle River Basin in Germany and France. Different combinations of objective functions and search algorithms, all targeting a good fit between observed and simulated streamflow, groundwater and soil moisture, are used to analyze the contribution of each individual source of information. Firstly, the most important parameters are selected using sensitivity analysis, and then these parameters are included in a subsequent model calibration. The results of our multi-objective calibration reveal a substantial contribution of remote sensing products to the lumped model calibration, even if their spatially-distributed information is lost during the spatial aggregation. Inclusion of new observations, such as groundwater levels from wells and remotely sensed soil moisture to the calibration improves the model's physical behavior, while it keeps a reasonable water balance that is the key objective of every hydrologic model Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Tamam

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms