Filtreler
TÜRKİYE’DE ULUS DEVLET İNŞA SÜRECİNDE (1923- 1950) KADIN ASKER VE ASKER ANNESİ TARTIŞMALARI

ZEYNEP BANU DALAMAN

Makale | 2021 | BELGİ

Dünyanın birçok ülkesindeki düzenli ordularda, zorunlu askerlik hizmeti erkek nüfusa yöneliktir. Kadınlar için düzenli orduda askerliğin zorunlu olduğu ülkelerin sayısı azdır. Bu çalışma, erken Cumhuriyet döneminde gündeme gelen ancak uygulamaya sokulamayan kadınların zorunlu askerlik hizmeti tartışmaları üzerine odaklanmıştır. Kadınların ulus inşaasındaki rolü ve kadınların askerliğine ilişkin tartışmalar I. Dünya Savaşı sırasında derinlik kazanmıştır. Bu tartışmalar aslında kadının kamusal alandaki yeri, Batı’dan alınan bir takım modern kadın imgelerinin iç içe geçmesi ve “Türk kadını nasıl olmalıdır?” tartışmalarının da bir parça . . .sıdır. Bu tartışmaları tek parti dönemi içinde ikiye ayırmak gerekmektedir. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanındığı 1923-1935 arası dönemde söz konusu tartışmanın, eşit vatandaşlık kavramı üzerinden “erkekler ne yapıyorsa kadınlar da onu yapabilir” bakış açısı üzerinden yürütülmüştür. Bu dönemde kamusal alanda kadın erkek eşitliğini kapsayan eğitim hakkı, seçme ve seçilme hakkı, eşit koşullarda çalışma hakkı gibi konuların yanında zorunlu askerlik konusu da tartışılmıştır. 1935 sonrası ise bu tartışmalar aniden yok olmuş, hatta bu hakların kazanılmasında büyük katkı sağlayan Türk Kadınlar Birliği kapatılmış ve Türk kadınına ataerkil yapı içinde yeni iş bölümünde “iyi eş”, “iyi anne” rolü verilmiştir. 1935 sonrası ise kadınlar kamusal alanda “kadın asker” idealinden “asker yetiştiren anne”, “ideal eş” konumuna geçmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu savaş tehdidinin bir sonucu olarak 1939 tarihli seferberlik kanunu kapsamında gerekirse kadınlar dahil tüm vatandaşların askerlik görevi ile cepheye çağırılması söz konusu olmuştur. Savaş sonrası dönemin eğitim politikalarında, orta öğretimde askerlik derslerinin ve üniversiteli kadınlara askerî eğitim içeren kursların varlığı dikkat çekmektedir. Bu çalışmada “Ataerkil pazarlık” kavramı üzerinden tarihsel süreçte “kadın-asker” söyleminin “asker-annesi” söylemine dönüşmesi süreci birincil ve ikincil kaynaklar kullanılarak ele alınmıştır Daha fazlası Daha az

From Secular Muslim Feminisimto Islamic Feminism(s) and New Generation Islamic Feministsin Egypt, Iran and Turkey

ZEYNEP BANU DALAMAN

Makale | 2021 | Border Crossing

Indominantly Muslim societies, there have been two major feminist paradigms referred to as “secular Muslim feminism”emerging at late nineteenth century and “Islamic feminism(s)”arising after the 4th women world congress inBeijingin 1995. They evolved in historical contexts where new subjects and identities were being re/fashioned out of shifting combinations of religious, class, ethnic, and nationalaffiliations. On the one hand, secular Muslim feminism joined the western oriented first wave of liberal feminism including secular nationalists, Islamic modernists, humanitarian/human rightists, and democrats. Islamic feminism,on the oth . . .er hand,is expressed in a single or dominantly religiously grounded discourse taking the Qur'an as its core text. In this article, I reflect on the roots of feminism in the Middle Eastwith a particular emphasis on Egypt, Iran and Turkey. I discusssecular feminism and Islamic feminism, and what makes them distinct. Finally, I discuss whether a new wave of Islamic feminism has been formed with the criticisms of a new generation of Islamic feminists Daha fazlası Daha az

Child soldier realty in Uganda: International law and reintegration

ZEYNEP BANU DALAMAN

Makale | 2020 | Border Crossing

The use of children who have been most exposed to the destructive effects of wars for various military activities has been seen throughout history. Child soldiers are involved in civil wars and conflicts in many countries, especially in Africa, without discrimination. Even if the participation of 15-year-olds in the Army is accepted as a war crime by the United Nations, some 300,000 children are actively involved in wars today. The key to child soldiers is the reintroduction and retraining of these children. However, what should be mentioned here is that these children are guilty? Or a victim? In this article, the child soldier prob . . .lem will be discussed from two angles. First, the effectiveness of the decisions taken to prevent criminal organisations and states from committing this crime to recruit child soldiers within the framework of international law rules will be discussed. Secondly, based on the example of Uganda, the programs prepared by the international community for the reintegration of former child warriors to society will be analysed Daha fazlası Daha az

Türkiye’deki Kadın Girişimciliğinin Önündeki Engeller

DİLEK ÇINAR | ZEYNEP BANU DALAMAN

Makale | 2022 | Dergipark

İyi yeni fikirleri pazara sunmak ve karlı hale getirmek için gerekli bilgi, beceri ve inisiyatiflere sahip olan girişimciler ekonomiler içerisinde kilit noktalar oluşturmaktadırlar ve aldıkları risklerin ödülü potansiyel kardır. En teknik manada kadın girişimci; herhangi bir girişimi organize eden, yöneten, önemli ölçüde risk taşıyan ve bu konuda inisiyatif alan kadın bireydir. Dünyada kadın girişimci sayısı artmakla birlikte erkeklerin gerisinde kalmaktadır. Türkiye’de kadınların iş gücü ve istihdama katılımının erkeklere göre düşük olduğu gözlemlenmektedir. Kadınların iş gücüne katılamamasının çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Teme . . .l sebebi kadın- lara geleneksel aile rollerinden kaynaklanan evlenme ve çocuk sahibi olmak olarak ele alınsa da kadınların girişimci olabilmeleri için gerekli ekosistemin de oluşturulması gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında çalışmanın amacı kadın girişimciliği ve önündeki engeller hakkında geniş literatür tarama sunmakla birlikte Türkiye’de girişimcilik bağlamında kadınların karşılaştığı kemikleşmiş problemler veriler doğrultusunda ele alınmaktadır Daha fazlası Daha az

Türkiye’de Dizi Sektöründe Dijital Aktivizm Bağlamında Değişen Çalışma Koşulları Changing Working Conditions in the context of Digital Activism in the Turkish TV Sector

ZEYNEP BANU DALAMAN

Makale | 2022 | Journal of Turkish Studies , pp.1313 - 1332

Kadın hareketi günümüzde dijital aktivizm ile farklı bir boyuta taşınmıştır. Kadınlar ayni işe eşit ücret, çalışma koşulların iyileştirilmesi ve işyerinde uğradıkları taciz gibi konuları dijital platformlara ve sosyal medyaya taşıyarak yeni bir aktivizm oluşturmuşlar ve bu aktivizm hareketi tüm dünyada dizi ve film sektörüne de taşınmıştır. Amerikan sinema sektöründe cinsel taciz ve saldırılara karşı başlayan hareketler #MeToo ve #TimesUp etiketleriyle dijital bir kadın aktivizmine dönüşmüş, sosyal ağlarda cinsel taciz kınanarak toplumsal cinsiyet eşitliği teşvik edilmiştir. Medyada ve özellikle televizyon dizilerinde ataerkil bakı . . .ş açısıyla kadınların yetersiz temsili devam ediyor olsa da, #TimesUp hareketi ile kamera önündeki ve arkasındaki kadın sayısının artırılması ve toplumsal hareketlerin etkilerinin medya prodüksiyonlarına yerleştirilmesi gerektiği savunulmuştur. Bu bağlamda, #susmabitsin #sendeanlat etiketiyle #MeToo hareketine destek verilerek, konu Türkiye’deki dizi ve film sektörlerine de taşınmıştır. Gerek #MeToo gerekse #TimesUp kadın hareketleriyle oluşan dijital aktivizmin Türkiye’de televizyon dizilerinin senaryolarına ve set çalışma ortamlarına ne denli etkili olduğunun incelenmesi, bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Araştırmada yöntem olarak, Türkiye’de en çok seyredilen kadın temalı iki televizyon dizisi olan “Yasak Elma” ve “Evlilik Hakkında Her Şey” adlı diziler ele alınmış, feminist bakış açısıyla #MeToo akımının ve #TimesUp organizasyonunun Türkiye’de dizi sektöründe çalışma koşullarını nasıl etkilediği sorgulanmıştır. Adı geçen dizilerin setlerinde gözlem yapılarak, bu dizilerin oyuncuları, yapımcıları ve yönetmenleriyle derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Bu çalışmanın yürütülmesi hususunda, İstanbul Topkapı Üniversitesi Akademik Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu tarafınca 06/2022 tarihli ve 2022/05 sayılı etik kurul kararı ile onay alınmıştır Daha fazlası Daha az

Göç ve Kentsel Mekân: Suriye'de Etnik Kompozisyonun Yeniden Dağılımı Migration and Urban Space: Redistribution of Ethnic Composition in Syria

ZEYNEP BANU DALAMAN | Hüseyin Murat Lehimler

Makale | 2022 | Dergipark21 ( 3 ) , pp.1631 - 1646

2011’den itibaren devam eden Suriye kaynaklı göç hareketliliği, 2010’da başlayan Arap Baharı (siyasal – sosyal hareketler serisi) içinde değerlendirilen Suriye İç Savaşı’nın sonucudur. Göç hareketliliği, ortaya çıkışı, gelişimi ve etkileri bakımından çok katmanlıdır. Tarihsel açıdan geçmişle, günümüzle ve gelecekle ilgili unsurlara sahiptir. Ortadoğu’nun tüm tarihsel dönemlerinden arta kalan etnik, dini, kültürel yapılar varlıklarını sürdürmektedir ve 20. yüzyıl başlarından itibaren yaşanan gelişmeler bu unsurlar arasındaki ilişkileri, iş birliklerini ve rekabetleri derinleştirerek günümüzde yaşananların tarihsel zeminini oluşturmuş . . .tur. Ortadoğu’nun siyasal - kültürel yapısının heterojen karakteri de bu iç savaşı etkilemiş durumdadır. En önemlisi petrol olmak üzere doğal kaynakların ele geçirilmesine yönelik uluslararası rekabetin, bölge dışı devletlerin, uluslararası kuruluşların ve terörist grupların bölgedeki aşiret, tarikat, siyasi parti, yasal ya da yasadışı örgütler hatta hükümetlerle dönemlere göre değişen ittifaklar, koalisyonlar ortaya çıkarmasıdır. Bir başka katman da her biri eski uygarlıkların bakiyesi kentlerin yıkımı sorunudur. Yıkım, savaşan tarafların kenti ele geçirmek için uygulandığı ve ele geçirildiğinde son verilen bir sınırlılıkta kalmamaktadır. Kentin mimari ve tarihi yapıları ortadan kaldırılmakta, tapu ve nüfus kayıtları imha edilmekte, demografik yapının değişimi için kent sakinleri göçe zorlanmakta ve ülkenin “başka yerlerinden insanların kente yerleşmeleri” özendirilmektedir. Kent odaklı mekânsal değişimlere ek olarak kentlerin idari yapılarında “meclis”, “öz yönetim”, “komisyon” benzeri adlarla yeni yönetim modelleri denenmektedir. 1916’da Sykes Picot Anlaşması ile oluşturulan, Ortadoğu’nun heterojen, etnik - kültürel dağınıklığını dikkate almayan sınır düzenlemeleri yerini homojenleştirilmiş, etnik – kültürel kimliklerin kendilerine ait kentlere, bölgelere yığıldıkları yeni bir Ortadoğu inşa edildiğini göstermektedir. Bu makalede, Suriye İç Savaşı’ndaki tarafların siyasal ve ideolojik eylemleri incelenerek “Suriye'de Etnik Kompozisyonun Göç Yoluyla Mekâna Yeniden Dağılımı ve De Facto Federe Kent Yapılanmaları” hipotezi tartışılmaktadır Daha fazlası Daha az

Reshuffling Ethnic Composition of Cities by Migration in Syria

ZEYNEP BANU DALAMAN

Makale | 2022 | Migration Letters19 ( 5 ) , pp.717 - 719

It is argued that the Arab Spring increased the motivation for democracy and led to clashes between the regimes and the citizens. Nevertheless, this expectation turned into a Civil War in Syria in 2011, causing the destruction of cities and displacing nearly half of the population. After the civil war, which started in 2011, there have been major ethnic shifts in Syria. Some Sunni Arabs, Kurds, Turkomans, Nusayris and Christian people, minorities in their areas, are forced to leave their homes. So the ethnic composition of the country is changed. This article draws attention to a potential crisis in the Middle East due to large shif . . .ts in ethnic populations. The Arab Spring and civil war in Syria triggered a process of federalisation in Syria as ethnic composition of cities and governorates shifted by forced migrations. IDP mobility in Syria is viewed from the perspective of Assad’s “Useful Syria” doctrine and the ethnic structure that is tried to be created withinthe framework of the safe de-escalation zonescreated in the Astana process Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Tamam

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms