Filtreler
ON İKİ ADA NASIL KAYBEDİLDİ?

Rıdvan Yıldız

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Bu çalışmada bulunduğu konum itibari ile tarih boyunca birçok devlete ev sahipliği yapmış, Anadolu, Ege ve Akdeniz’in güvenliği açısından son derece önemli bir noktada bulunan On İki Ada’nın 1912 yılından itibaren Türk egemenliğinden çıkış sürecini; bu süreçteki siyasi, askeri ve diplomatik gelişmeleri inceleyerek Türkiye açısından On İki Ada’nın nasıl kaybedildiği sorusu cevaplanmaya çalışılmıştır. Her ne kadar literatürde adaların sayısı 12 olarak geçse de Anadolu’nun güneybatı ucunda bulunan adaların sayısı 20’ye yakındır. Bu adalar topluluğunun On İki Ada olarak anılmasının sebebi adaların sayısı değil, geçmiş dönemlerde bu adal . . .arın yönetiminde 12 kişilik bir heyetin söz sahibi olmasından ileri gelir. On İki Ada ismi 1911 Trablusgarp Savaşı’ndan sonra Yunanca “Dodecanisos” yani On İki Ada tamlamasının kullanılmasıyla birlikte yaygınlaşmıştır. Osmanlı döneminde bu adalar grubuna Cezair-i Bahr-i Sefid deniliyordu. On İki Ada 16. Yüzyılın başında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı egemenliğine girmiş ve 1911’deki İtalyan işgaline kadar yaklaşık 400 yıl Türk toprağı olarak kalmıştır. 1912 yılındaki Uşi Anlaşması gereği “geçici” olarak İtalya’ya bırakılan On İki Ada, devam eden yıllardaki savaşlar ve siyasi gelişmeler nedeniyle bir daha geri alınamamış; 1923 tarihli Lozan Anlaşması gereği resmen İtalya’ya bırakılmıştır. İtalyanların II. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılmalarından sonra adaların aidiyeti meselesi tekrar gündeme gelmiş ve 1947 Paris Anlaşması ile On İki Ada bu sefer Yunanistan’a bırakılmıştır. 1912-1945 yılları arasındaki dönemde meydana gelen gelişmeler, bu süreçte Türk Devletinin tutumu, adaların kaybedilmesi sürecinde yapılanlar, yapılmayanlar bu çalışma içerisinde belgelere sadık kalarak açıklanmaya çalışılmıştır Daha fazlası Daha az

REHABİLİTASYON DESTEĞİ ALAN VE ÖZEL EĞİTİM SINIFLARINDA EĞİTİM GÖREN ENGELLİ BİREYLERİN ANNELERİ İLE NORMAL GELİŞİM GÖSTEREN BİREYLERİN ANNELERİNİN STRESLE BAŞ ETME YÖNTEMLERİNİN YAŞAM DOYUMLARI VE UMUTSUZLUK DÜZEYLERİ ÜZERNDEKİ ETKİSİ

BETÜL BÜYÜKKIZMAZ

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı‟nın 2011 yılı verilerine göre Türkiye‟de bulunan engelli birey nüfusunun oranı %6.9‟dur. Türkiye‟deki 3-18 yaş arası özel gereksinimli bireylerin ve mensup oldukları ailelerin baş etmek zorunda oldukları çeşitli zorluklar olduğu bilinmektedir. Çocuğun aile içinde kabulü, çocuğun engel durumunun aile bireylerinin yaşam doyumunu ve umutsuzluk düzeylerini etkilediği, en çok bakım sağlayan annenin de bu durumdan en çok etkilenen olarak yaşam doyumu ve umutsuzluk düzeyinin etkilendiği düşünülmektedir. Araştırma kapsamında, “Rehabilitasyon desteği alan ve özel eğitim sınıflarında eğitim gören engelli b . . .ireylerin anneleri ile normal gelişim gösteren bireylerin annelerinin yaşam doyumları ve umutsuzluk düzeylerinde stresle baş etme yöntemlerine göre, farklılık var mıdır?” ve “Stres faktörlerinden kaynaklı yaşam doyumları ve umutsuzluk düzeylerinde bir değişkenlik var mıdır?” problemlerine yanıtlar aranmıştır. Çalışma ankete dayalı bir çalışmadır. Çocuğu rehabilitasyon desteği alan 102 anne ve çocuğu normal eğitim alan 102 anne çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmaya katılan annelere; sosyodemografik özelliklerin belirlenmesi için kişisel bilgi formu, yaşam doyumlarının ve umutsuzluk düzeylerinin stresle baş etme yöntemleri üzerindeki etkisini belirlemek için Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ), Umutsuzluk Ölçeği (UÖ), Stresle Baş etme Yolları Ölçeği (SBYÖ) kullanıldı. Çalışmamıza katılan engelli birey annelerinin yaşam doyumları düşük, umutsuzluk düzeyleri yüksekti. Tüm örneklem gruplarında annelerin stresle baş etme yöntemleri ile yaşam doyumları arasında anlamlı bir ilişki vardı fakat umutsuzluk düzeylerinde anlamlı ilişki bulunamadı. Bu bağlamda aile kendi içinde bu dengeyi bulmakta sosyal desteğe ihtiyaç duyacağı düşünüldüğünden destek aile programlarının ailelerin süreçlerine faydalı olacağı öngörülmektedir. Diğer yandan ise yapılacak olan bu çalışmanın literatüre ve öngörülen programları uygulamaya dair katkı sağlayacağı düşünülmektedir According to the 2011 data of the Ministry of family and social policies, the proportion of disabled people in Turkey is 6.9%. It is known that individuals with special needs between the ages of 3-18 in Turkey and their families have decidedly different challenges to cope with. It is believed that the child's acceptance in the family, the child's disability status affects the life satisfaction and levels of despair of family members, and the mother who provides the most care is also the most affected by this condition, affecting the level of life satisfaction and despair. As part of the study, “are there any differences in the life satisfaction and hopelessness levels of mothers of disabled people receiving rehabilitation support and studying in special education classes and mothers of people with normal development according to the methods of coping with stress?"and" is there a variability in the levels of life satisfaction and despair caused by stress factors?"answers to his problems have been sought. The study is a survey-based study. 102 mothers whose children received rehabilitation support and 102 mothers whose children received normal education were included in the study. The mothers who participated in the study used a personal data sheet to determine sociodemographic characteristics, the Life Satisfaction Scale (YDÖ), the Despair Scale (UÖ), and the ways to cope with Stress Scale (SBYÖ) to determine the effect of life satisfaction and hopelessness levels on methods of coping with stress. Mothers of disabled individuals who participated in our study had low life satisfaction and high levels of despair. In all sample groups, there was a significant association between mothers ' methods of coping with stress and their life satisfaction, but no significant association was found in levels of decency. In this context, it is assumed that support family programs will be useful for the processes of families, as the family will need social support to find this balance within itself. On the other hand, it is believed that this study will contribute to the literature and implementation of the projected program Daha fazlası Daha az

OSMANLI MUTFAK KÜLTÜRÜNDE ÇORBALARIN ÖNEMİ VE GÜNÜMÜZ BESLENME ALIŞKANLIKLARINDAKİ YERİ

İrem YALÇIN

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Türklerin başyemeği olan çorba geleneksel bir yiyecek olması dışında besleyici ve ekonomik olması nedeniyle halkın en alt kesiminden padişaha kadar herkes tarafından yapılan bir yemek olmuş ve tüm kesimler arasında yaygınlaşmıştır. Akşam yemeklerinin yanı sıra kahvaltılarda dahi tüketilmiştir. Türk mutfak kültürünün oluşmasında temel olan Osmanlı Mutfak kültüründeki çorbaların önemini vurgulamak ve günümüz Türk mutfak kültüründeki değerinin artmasına yardımcı olmak, Saray mutfak kültüründe yapılan çorba çeşitlerinin bilinmesi günümüze uyarlanması genç nesil tarafından sofralarda tüketilmesi ve bilinirliliğin artması gelecek kuşaklar . . .a yapılabilecek en iyi kültür aktarımlarından birisidir. Bu kapsamda günümüzde öğünlerde çorba tüketme sıklığı incelenerek geçmişten günümüze unutulmaya yüz tutmuş çorba çeşitlerinin gün yüzüne çıkarılması aynı zamanda Osmanlı döneminde kullanılan çorba reçetelerinin incelenmesi ve akademik açıdan kayıtlara geçirilerek Türk ve dünya mutfak kültürü literatürüne katkı sağlaması amaçlanmıştır. Çalışma verileri, pandemi döneminde önemi artan kişisel hijyen, sosyal mesafe ve sağlık koşulları dikkate alınarak, başta İstanbul ilinde ikamet eden farklı yaş ve meslekteki bireylerle yapılan online anket yoluyla toplanmıştır. Çalışma, gönüllü olarak katılmayı kabul eden 409 kişiyle yapılmıştır. Anket Soru formu üç bölümden oluşmakta olup birinci bölümde bireylerin sosyo-demografik özellikleri, İkinci bölümde bireylerin beslenme alışkanlıkları ve yeme davranışları, son olarak üçüncü bölümde Osmanlı saray mutfağına ait çorba çeşitlerinin bilinirliliğinin ölçülmesi üzerine sorulara yer verilmiştir. Toplanan verilere yönelik olarak yapılan analizler IBM SPSS 25.0 programı ile yapılmıştır. Çalışmada öncelikli olarak geliştirilen çorba tüketim alışkanlıkları ölçeğine ilişkin bir pilot çalışma yapılmıştır. Bu pilot çalışmada ölçeğin geçerlilik ve güvenilirlik testleri yapılmıştır. Araştırmaya katılan katılımcıların çoğunluğunu kadınlar oluşturmuştur. 18-25 yaş aralığındaki bireyler çalışmada yoğun olarak yer almıştır. Aylık gelir durumunda 0-3000 TL‟den gelire sahip katılımcılar çoğunlukla yer almıştır. Araştırmaya katılan katılımcıların çoğunun günde bir defa çorba içtikleri ve çorbaya verdikleri önemi en çok katıldıkları ifade “Ülkemizde çorba akşam yemeklerinin vazgeçilmezidir” maddesiyle belirtmişlerdir. Çalışmanın sonunda günümüz beslenme alışkanlıklarında Çorbaya bu kadar önem verilmesinin aksine Osmanlı mutfak kültüründe yapılan çorba çeşitlerinin bilinirliliğinin azlığı sayısal veriler ile ifade edilmiştir. Sunulan bulguların literatüre ve uygulamaya katkıları incelenmiş ve gelecek zamanlarda yapılacak çalışmalar için öneriler belirtilmiştir. The soup which is the chief dish of Turks is a traditional food and apart from that, since it is nutritious and affordable it has been prepared by everyone from the culturally disadvantaged to the Sultan and it became widespread among all the segments of people. It was consumed even at the breakfast alongside the dinner. It is one of the best culture transferences which can be performed for the next generations to lay emphasis on the soups of Ottoman's cuisine culture which is the basics of Turkish cuisine culture and help increase their value and inform people about the palace's cuisine culture's soup varieties and adapt them to the modern-day type and make it to be consumed among the young generation and improve its awareness. Therefore, it was aimed to bring the soups sinking into oblivion to light and by observing the frequency of the consumption of the soup in modern-day meals. It was also aimed to analyse the soup recipes which were used during the Ottoman period and contribute the soup recipes used in the Ottoman period to Turk and world cuisine's literature by saving them academically. The study data was collected by the virtue of the online questionnaire that was made with individuals of different ages and occupations who live in mostly Istanbul, in deference to the personal hygiene, social distance and health conditions whose importance has increased during the pandemic period. The study was conducted with 409 people who agreed to participate voluntarily. The questionnaire consists of three parts, and in the first part, the sociodemographic characteristics of the individuals, in the second part, the nutritional habits and eating behaviors of the individuals, and finally in the third part, questions on measuring the awareness of the soup varieties belonging to the Ottoman palace cuisine. Analyzes of the collected data were made with the IBM SPSS 25.0 program. In this pilot study, the validity and reliability tests of the scale were conducted. The majority of the participants participating in the study were women. Individuals between the ages of 18-25 took part in the study intensively. In the case of monthly income, participants with an income of 0-3000 TL mostly took place. Most of the participants who participated in the research stated that they drank soup once a day and the importance they gave to soup with the statement: "Soup is indispensable for dinner in our country". At the end of the study, contrary to the importance given to soup in today's dietary habits, the lack of awareness of soup varieties made in the Ottoman culinary culture was expressed with numerical data. The contributions of the presented findings to the literature and practice were examined and suggestions for future studies were stated. Daha fazlası Daha az

ARTİSAN GIDALAR VE ARTİSAN GIDALARIN SINIFLANDIRILMASI

Fatma Nur ŞEN NEGİZÖZEN

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Artisan gıdalar konu başlığı altında incelenen geleneksel ürünlerin, günlük beslenmede temel gıdaları oluşturdukları anlaşılmış ve gıda türlerine bağlı biçimde gruplandırılarak, detaylı şekilde sınıflandırılmıştır. Türk mutfak kültürünün Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan tarihsel yolculuğunda; farklı ulusların kültürlerini etkilediği, farklı kültür ve coğrafyaların mutfak değerleriyle sentezlenerek yükseldiği anlaşılmaktadır. Daha önce yapılan birçok akademik çalışmada, geleneksel Türk mutfak kültürünün geçmişten günümüze dek uzanan örnekleri, değişik yönleriyle ele alınarak araştırıldığı bilinmektedir. Ancak Türk mutfak kültürünün ön . . .emli bölümünü oluşturan geleneksel gıdaların, artisan gıdalar kapsamında daha önce hiç incelenmemiş bir konu başlığı olmasının dikkat çekiciliği, bu alanda akademik bir çalışma yapılmasını gerekli kılmıĢşır. Bu akademik çalışmayla alanyazın taraması yöntemi ile derlenen bilgiler ışığında Türk mutfak kültürünün zenginliği ve evrenselliği bir kez daha gösterilmek istenmektedir. Çalışmada aynı zamanda ilkçağlardan bu yana; toplumların benzer ortak yöntemlerle temel gıda ihtiyaçlarının karşılandığı açıklanmaktadır. Tüketimi destekleyen ticari ürünlerin yarattığı olumsuz çevresel faktörlere karşı toplumların gittikçe bilinçlenerek, çevre ve doğayla uyumlu, karbon ayak izi bırakmayan, artisan gıda ürünlerine yönelişlerinin dünyada yükseldiği bir süreç yaşanmaktadır. Artisan gıdaların üretim ve saklama yöntemlerinin basit ve doğal yollar kullanılarak sürdürülebilir olduğu, nesilden nesile aktarılırken özgünlüklerinin halen korunduğu görülmektedir. Artisan gıdaların sınıflandırılması ile unutulmaya yüz tutmuş geleneksel ve yöresel ürünlerin kaybolmasına engel olunmak istenmektedir. Akademik alanda ilk kapsamlı çalışma olması nedeniyle artisan gıdaların kayıt altına alınmış olmasının gastronomi bilimi, tarihi ve turizmi açısından değer katacağı düşünülmektedir. It was understood that the traditional products, which were examined under the title of artisan foods, constitute the basic foods in daily nutrition, and they were grouped and classified in detail depending on the food types. In the historical journey of Turkish cuisine culture from Central Asia to Anatolia; It’s understood that different cultures and geographies affect the cultures of different nations and rise by synthesizing with the culinary values. It’s known that in many previous academic studies, examples of traditional Turkish culinary culture from the past to the present have been investigated with different aspects. However, it is remarkable that traditional foods, which constitute an important part of Turkish culinary culture, are a topic that has never been examined within the scope of artisan foods, and this has necessitated an academic study in this field. With this academic study, it is desired to show the richness and universality of Turkish culinary culture once again in the light of the information compiled by the literature review method. At the same time, since the ancient times; It’s explained that basic food needs of societies are met with similar common methods. Against the negative environmental factors created by commercial products that support consumption, there is a process in the world where societies become increasingly conscious and tend towards artisan food products that are compatible with the environment and nature, don’t leave carbon footprints. It’s seen that the production and storage methods of artisan foods are sustainable by using simple and natural ways, and their originality is still preserved while being transferred from generation to generation. With the classification of artisan foods, it is desired to prevent the disappearance of traditional and local products that have been forgotten. Since it is the first comprehensive study in the academic field, it is thought that the registration of artisan foods will add value in terms of gastronomy science, history and tourism Daha fazlası Daha az

BESİN SUNUM TEKNİKLERİNİN KİŞİLERİN YEME ARZUSUNUN ÜZERİNE ETKİSİNE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA

Nisa ERCİYAS

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Besinler, canlılığın devamını sağlayan en temel ihtiyaçtır. Yeterli ve dengeli bir beslenme olmadan canlılığı sürdürmek mümkün değildir. Yüzyıllar içerisinde insanlar yalnızca karın doyurma amacıyla değil sosyalleşmek, kültürel gelişimi sağlamak ve sosyal statü elde etmek gibi amaçlarla da yemek yemeye başlamıştır. Ancak her gıda maddesi her yerde üretilemediğinden coğrafi koşullar, iklim, yerleşim şekli, toplumsal yapı, dini inanç, kitle iletişim araçları gibi faktörler sonucunda her toplumun kendine has bir yemek kültürü ortaya çıkmıştır. Yemek kültürünün bir göstergesi ise yemeğin nasıl sunulduğudur. Yemek sunumu ambiyanstan başl . . .ayarak görsel uyaranlar, ortamdaki ses, koku, sıcaklık, yemeğin sıcaklığı / soğukluğu, yemek sunulan tabağın şekli, boyutu, rengi gibi birçok faktörün bütünsel olarak bir araya gelmesini içermektedir. İyi bir yemek sunumu bireylerin iştahını açarak yeme arzusunu tetikleyebileceği gibi kötü bir yemek sunumu ise iştahı kaçırarak yeme isteğini azaltabilir. Bu bağlamda yemek sunumu ile yeme arzusu arasında ilişkiyi ortaya koymak gereklidir. Bu çalışmada kolayda örnekleme yöntemi ile ulaşılan 351 katılımcı ile besin sunum tekniklerinin yeme arzusu ile ilişkisi incelenmiştir. Araştırma sonucunda kadınların yeme arzusunu frenleyemedikleri ve bu nedenle de pişmanlık hissettikleri, 25 yaş altındakilerin ise moral bozukluğu ve can sıkıntısı kaynaklı olarak yedikleri görülmektedir. Ayrıca farklı besin sunum teknikleri, bireyler üzerinde yemek için bahane yaratacak kadar yeme arzusu uyandırdığı gibi, bireylerin can sıkıntısını gidermek, meşgul olmak ve moralsizlik hissinden uzaklaşmak gibi motivasyonlarla tüketime yönelmesini dahi sağlayabilmektedir. Nutrients are the most basic need that ensures the continuation of life. It is not possible to maintain vitality without an adequate and balanced diet. Over the centuries, people have started to eat not only for the purpose of feeding, but also for purposes such as socializing, providing cultural development and gaining social status. However, since not every food item can be produced everywhere, each society has a unique food culture as a result of factors such as geographical conditions, climate, settlement type, social structure, religious belief, and mass media. An indicator of food culture is how the food is presented. Food presentation includes the holistic combination of many factors such as visual stimuli, sound, smell, temperature, temperature / coldness of the food, shape, size and color of the plate on which the food is served, starting from the ambiance. A good food presentation can trigger the desire to eat by opening the appetite of the individuals, while a bad food presentation can reduce the appetite. In this context, it is necessary to reveal the relationship between food presentation and the desire to eat. In this study, the relationship between food presentation techniques and desire to eat was examined with 351 participants who were reached by convenience sampling method. As a result of the research, it is seen that women cannot curb their desire to eat and therefore feel remorse, while those under the age of 25 eat because of depressed mood and boredom. In addition, different food presentation techniques can make people to eat with an excuse to eat, and it can even lead individuals to consumption with motivations such as relieving boredom, being busy and getting away from the feeling of demoralization Daha fazlası Daha az

BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE MUTLULUK KORKUSUNDA ÖZNEL İYİ OLUŞUN BİÇİMLENDİRİCİ ROLÜ

Melek YAZICIOĞLU

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Mutluluk korkusu (cherofobia) kavramı henüz çok yeni bir mefhum olduğundan literatür araştırıldığında mutluluk korkusu alanında çok fazla çalışma olmadığı görülmektedir. Bu alanda yapılan ilk çalışma Joshanloo’nun yaptığı araştırma ile gündeme gelmiştir. Yapılan çalışmalarda doğu kültürlerinde mutluluk korkusunun batı kültürüne göre daha çok öne çıktığı görülmüştür. Mutluluğun ardından başlarına kötü olaylar gelecek düşüncesi yüzünden mutlu olmaktan kaçınan bireylerin olduğu görülmüştür. Bu araştırmadaki asıl amaç, Beş faktör kişilik özelliklerinin mutluluk korkusunda öznel iyi oluşun biçimlendirici rolünü incelemektir. Araştırmanın . . . katılanlar 557 kişi (343 kadın / 214 erkek) oluşturmaktadır. Araştırmaya katılanların yaş aralığı 20-65’tir. Araştırmada kullanılan veri toplama araçları olarak Mutluluk Ölçeği, Beş Faktör Kişilik Ölçeği, Psikolojik İyi Oluş ölçeği ve 7 maddelik demografik bilgi anketi kullanılmıştır. Halihazırda devam eden salgın koşulları nedeniyle, veriler internet ortamında toplanmıştır. Hazırlanan anket formu Google Formlar yardımı ile dağıtılmış ve elde edilen veriler SPSS paket programında değerlendirilmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre; Beş faktör kişilik özellikleri ile mutluluk korkusu ve öznel iyi oluş arasında ilişki bulunmuştur. Ayrıca Beş faktör kişilik özelliklerinden dışa dönüklük, deneyime açıklık ve duygusal dengenin mutluluk korkusunu yordayıcı etkisinde öznel iyi oluşun biçimlendirici rolü bulunmaktadır. Since the notion of cherophobia (fear of happiness) is a very new concept, when the literature is examined, it is seen that there are not many studies on the concept of cherophobia. The first study in this field gained currency with the research of . Studies have shown that fear of happiness is more prominent in eastern cultures than in western cultures. It has been observed that there are individuals who avoid being happy because of the thought that bad events will happen to them after happiness. The main purpose of this research is to examine the formative role of The Moderating Role of Subjective Well Being on the Relationship Be Tween Five Factor Personality Traits and Fear For Happiness . The participants of the research are 557 people (343 women / 214 men). The age range of the study group is 20 - 65. In this study; Happiness Questionnaire-Short Form, Big Five Personality Scale, Psychological Well-Being Scale and 7-item demographic information questionnaire were used as data collection tools. Due to the current epidemic conditions, the data were collected on the internet. The prepared questionnaire was distributed through Google Forms and the data obtained were evaluated in the SPSS package program. According to the findings of the study, a relationship was found between the Big five personality traits and the fear of happiness and subjective well-being. In addition, the Big five personality traits of extroversion, openness to experience and emotional stability have a formative role of subjective well-being in the predictive effect of fear of happiness Daha fazlası Daha az

TARİHTE KADININ TOPLUMSAL ROLÜ VE KONUT MEKÂNINA YANSIMASI

ÇAĞLA SU AĞCA

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

İnsanlık tarihinin büyük bir bölümünde kadınlar hakkında fazla şey duymamamızın sebebi bu bilgilerin büyük bir kısmının kaybolmuş, yok edilmiş ya da hiç kaydedilmemiş olmasıdır. Tarihin belirli noktalarında belirli kadınlar tarafından etkileyici olaylara/eserlere tanık olsak da bunlar istisna kayıtlardan öteye gidememiştir. Sıklıkla kadınların belirli zaman ve yerlerde nasıl yaşadığı ile ilgili bilgi sahibi olabilmek için arkeolojiden ve bölük, eksik kanıtlardan yola çıkarak varsayımlar yapmak zorunda kalırız. Herhangi bir kadının hikayesini anlatan ilk ağızdan bir hikâye elimize geçse maalesef ki genellikle bir erkeğin hikayesi içe . . .risinde yer alıyordur. Fakat kadınlar tüm toplumlarda bu eski çağlarda kalmış temel cinsiyetçiliğe direnmiş ve kendi varlıklarını kendi yöntemleri ile devam ettirmişlerdir. Çalışmanın ilk bölümünde, çalışmanın amacı, kapsamı ve yöntemine dair açıklamalar yer almaktadır. İkinci bölümünde ise, toplumsal cinsiyet normları üzerinde yer alan kamusal mekânda kadının temsili ve özel mekândaki temsil tanımları yapılmaktadır. Bu tanımlar üzerinden ilerleyerek, konuya bakış açısı tümden özele indirgenecek ve kadının tarihteki toplumsal yerinin ne denli değiştiğini açıklamaya yardımcı olacaktır. Tezin üçüncü bölümünde, eril ağırlıklı tarihin kronolojik sıralaması içerisinde kadının toplumsal rolünün değişim eşikleri belirlenerek oluşturulmuş tarih sıralaması yer almaktadır. Bu bölümde belirtilen tarih aralıklarında kadının temsili ve konut mekânı ile nasıl sınırlandırıldığına dikkat çekilmiş ve hâkim olduğu alanın kadının dönemsel temsili ile birlikte nasıl değişip dönüştüğünü göstermek adına konut mekânı örnekleri ile ilerlenmiştir. Sonuç bölümünde ise tüm bu durumlar tartışılmakta ve kadının ve konut arasındaki bağlantı açıklanmaktadır The reason we don’t hear much about women in big part of human history is most of this information has been lost, destroyed, or never recorded. Although we have witnessed impressive events/works by certain women at certain points in history, these have not gone beyond exceptional records. We often have to make assumptions based on archeology and fragmented, incomplete evidence to learn about how women lived in certain times and places. If we get a first-hand story that tells the story of any woman, unfortunately, it is usually included in a man’s story. But women have resisted this ancient basic sexism in all societies and have continued their existence in their own way. In the first part of the study, there are explanations about the purpose, scope and method of the study. In the second part, the definitions of representation of women in public space and representation in private space, which are above gender norms, are made. Proceeding through these definitions, the point of view on the subject will be reduced to the private and will help to explain how much the social place of women in history has changed. In the third part of the thesis, there is a chronological order of masculine-dominated history, which is formed by determining the thresholds of change in the social role of women. In this section, attention has been drawn to the representation of women and how they are limited to the residential space, and it has been advanced with examples of residential spaces in order to show how the area dominated by women changes and transforms with the periodical representation of women. In the conclusion part, all these situations are discussed and the connection between women and housing is explained Daha fazlası Daha az

ULUSLARARASI GASTRONOMİ İŞLETMELERİNDE ÇALIŞAN ŞEFLERİN EĞİTİMLERİNİN ETKİNLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Ersen ER

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Bu yüksek lisans çalışmasında, Türkiye’deki ve Dünya’daki gastronomiaşçılık eğitim süreçleri, eğitim kurumları ve eğitim şartları konularında gerçekleştirilen araştırmalar sonucunda elde edilen bulgular ışığında, uluslararası yiyecek-içecek işletmelerinde çalışan şeflerin eğitim seviyelerinin ölçülmesi planlamıştır. Çalışmada, yiyecek-içecek işletmelerinde çalışan şeflerin eğitim düzeylerinin meslekte bulunma sürelerine, bulundukları işletmede görev ve pozisyonlarına, sahip oldukları pratik ve teorik bilgiye bir etkisi olup olmadığı incelenmiştir. Yapılan incelemeler ile şeflerin günümüz mutfaklarında çalışmak için gereken teorik ve . . . pratik bilgilerinin hangi alanlarda yeterli hangi alanlarda eksik olduğu saptanarak, mesleki eğitim konusunda geliştirilmesi gereken başlıklar saptanmıştır. Araştırma kapsamında uluslararası yiyecek-içecek işletmelerinde çalışan şeflerin eğitim seviyelerinin belirlenmesi için doküman analizinden ve çevrimiçi anket uygulamasından faydalanılmıştır. Uygulanan anket üç bölümden oluşmakta olup; birinci bölümde şeflerin demografik özelliklerini, ikinci bölümde şeflerin eğitim geçmişleri ve mesleki bilgilerini ve üçüncü bölümde ise şeflerin beslenme bilgi düzeylerini ölçmeye yönelik sorular yer almaktadır. Araştırma kapsamında, 424 katılımcıya anket uygulanmıştır. Elde edilen verilerin doğruluğunu analiz etmek için frekans analizi uygulanmıştır. Ayrıca; iki gruplu bağımsız değişkenler için T-Testi ve bağımlı değişkenler ile iki gruptan fazla bağımsız değişkenler için Anova analizleri yapılmıştır. Anova analizi ile birlikte farklılıkların hangi ikili gruplardan oluştuğunu belirlemek amacıyla Tukey testi uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre katılımcı şeflerin kendi alanları konusunda bilgi sahibi olduğu ancak sağlıklı beslenme uygulamaları açısından az bilgiye sahip oldukları saptanmıştır. In this postgraduate study, it is planned to measure the education levels of chefs working in international food and beverage businesses in the light of the findings obtained as a result of research on gastronomy-cooking education processes, educational institutions and educational conditions in Turkey and in the world. In the study, it has been examined whether the education level of the chefs working in food and beverage businesses has an effect on the duration of their occupation, their duties and positions in the business they are in, and the practical and theoretical knowledge they have. With the examinations made, the areas where the theoretical and practical knowledge required by the chefs to work in today's kitchens are sufficient and insufficient and the topics that need to be developed in vocational education have been determined. Within the scope of the research, document analysis and online survey application were used to determine the education levels of chefs working in international food and beverage businesses. The applied questionnaire consists of three parts; In the first part, there are questions about the demographic characteristics of the chefs, in the second part, the educational background and professional knowledge of the chefs, and in the third part, the questions to measure the nutritional knowledge levels of the chefs. Within the scope of the research, this questionnaire was applied to 424 participants. Frequency analysis was applied to analyze the accuracy of the obtained data. Also; T-Test for two-group independent variables and Anova analyzes for dependent variables and more than two-group independent variables. Tukey test was applied in order to determine which binary groups formed the differences together with the Anova analysis. According to the results of the research, it was determined that the participant chefs had knowledge about their own fields, but they had little knowledge in terms of healthy eating practices Daha fazlası Daha az

GELENEKSEL HATAY MUTFAĞINDAN SEÇİLEN YEMEKLERİN GÜNÜMÜZDEKİ DEĞİŞİMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMALI İNCELENMESİ

Mehmet Fatih KURTAR

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Bu çalışmada, “Geleneksel Hayat Mutfağından Seçilen Yemeklerin Günümüzdeki Değişimlerinin Karşılaştırılması İncelenmesi” amaçlanmıştır. Geçmişte birçok uygarlığa ve inanca ev sahipliği yapmış ve günümüzde hala yapmaya devam eden Hatay, Türk mutfak kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Hatay’da yaklaşık 600 yemek çeşidi ve 200’ün üzerinde kendine özgü yemek çeşidi bulunmaktadır. Arap, Ermeni, Süryani ve Türk mutfağı gibi pek çok sentezi bünyesinde barındırmaktadır. Hatay mutfağı günümüzde zahmetli olmasından ve insanların yemeğe uzun vakitler ayıramamasından dolayı unutulmaya yüz tutmaktadır. Ayrıca gençler fast food tarzı hızlı y . . .emeklere yöneldiğinden geleneksel mutfağı göz ardı etmektedirler. Gastronomi Şehri Hatay’ın yemeklerini günümüzde yaşatmak ve geçmişle olan bağına dikkat çekmek adına tez konusu belirlenmiştir. Hatay mutfağına yönelik yapılmış olan bu çalışmada 15 kişi ile yapılan derinlemesine mülakat sonucunda katılımcıların verdikleri cevaplar belirli temalara ayrılmış ve temaların alt başlıkları üzerinden değerlendirme yapılmıştır. Oluşturulan temalar mutfak kültürü, Hatay mutfağı, Hatay mutfağının yaşatılması ve Hatay mutfağına yönelik kültürel kaynaşma başlıklarıyla değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılanlar, coğrafi özelliklerin ve diğer medeniyetlerin mutfak kültürünü etkilediğini, Hatay mutfağının geçmiş ve günümüzdeki değişimlerini ve farklı kültürler ile dinlerle birarada yaşamının mutfak kültürünü olumlu yönde etkilediği sonuçlarına varmıştır. The aim of this study , ‘ The Comparison of Current Changes of Dishes Selecte From Traditional Hatay Cuisine ‘. Hatay, Which has hosted many civilizations and beliefs in the past and still does today, has a very important place in Turkish Cuisine culture. There are approximately 600 different types of food and over 200 unique dishes in Hatay. It has what it takes many syntheses such as Arab, Armenian, Assyrian and Turkish cuisine. Hatay cuisine is being forgotten today because it is inconvenient and people cannot spare a long time to eat . In addition , as young people tend to fast food , they ignore traditional cuisine.The thesis topic has been determined in order to keep the cuisine of the Gastronomy City of Hatay alive today and to draw attention to its connnection with the past. As a result of in- depth interviews with 15 people in this study conducted on Hatay Cuisine ,the responses given by the participants were divided into certain themes and evaluated on the sub - headings of the themes. The themes created were evaluated under the headings of cuisine culture , Hatay cuisine , keeping Hatay cuisine alive and culturel coalescence for Hatay cuisine. The participants of the study concluded that geographical features and other civilizations have affected the cuisine culture , the past and present changes of Hatay cuisine and the coexistence of different cultures and religions positively affect the culinary culture Daha fazlası Daha az

COVİD-19 PANDEMİSİ’NİN YİYECEK İÇECEK İŞLETMELERİNE OLAN ETKİLERİNİN İŞLETME SAHİPLERİ VE ÇALIŞANLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ: İSTANBUL BEYOĞLU ÖRNEĞİ

Mustafa TAN

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Bu çalışmada, yiyecek içecek işletmelerinin ve çalışanlarının pandemi sürecinde karşı karşıya kaldığı maddi ve manevi yıpranmanın onların kişisel ve kurumsal başarılarının covid-19 pandemisiyle ilişkisi uzmanlar tarafından hazırlanan anket ifadeleri ile test edilmiştir. Pandemi süreci, kişisel ve örgütsel başarı yanında yiyecek içecek sektörü çalışanlarının özel yaşamlarına dahi ulaşan geniş bir etki alanına sahiptir. İş verenlerin yiyecek içecek sektörü çalışanlarından öncelikli beklentisi, verimli ve devamlı çalışmalarının gerçekleşmesidir. Beklentinin karşılanması başarının maksimum seviyeye ulaşması, sektör çalışanlarının kalite . . .li bir iş yaşamına sahip olmasını gerektirmektedir bu da ancak yiyecek içecek sektörü çalışanlarının iyi bir yaşam kalitesine sahip olmasıyla mümkün olacaktır. Bunun sağlanması yiyecek içecek sektörü çalışanlarının kişisel başarısıyla doğru orantılıdır. Ancak 2020 mart ayından itibaren Türkiye'de de görülmeye başlayan Covid-19 sorunu sektör ve çalışanlarının sağlıklarını etkilediği gibi, iş yaşam kalitelerini de etkilemiştir. Bu dönem zarfında, kısmı kapanmalar ve tam kapanmalar ile devam eden tedbirler sektör ve çalışanlarının kısmi zamanlı çalışma ve işsiz kalma durumlarına yol açmıştır. Bu doğrultuda hazırlanan çalışmada amaç, pandemi sürecinde yiyecek içecek sektöründeki işletmelerin ve çalışanlarının pandemi sürecinden nasıl etkilendiğini ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın evreni İstanbul/Beyoğlu seçilmiş ve bu bağlamda konu derinlemesine ele alınarak, analiz edilmeye çalışılmıştır. In this study, the relationship between the financial and moral attrition of food and beverage businesses and their employees during the pandemic process and their personal and institutional successes with the covid-19 pandemic was tested with questionnaire statements prepared by experts. The pandemic process has a wide impact area that reaches even the private lives of food and beverage industry employees, as well as personal and organizational success. The primary expectation of employers from food and beverage industry employees is the realization of their efficient and continuous work. Meeting the expectation, reaching the maximum level of success, requires the employees of the sector to have a quality work life, and this will only be possible if the employees of the food and beverage sector have a good quality of life. Ensuring this is directly proportional to the personal success of the food and beverage industry employees. However, the covid-19 problem, which started to be seen in Turkey as of March 2020, has affected the health of the sector and its employees, as well as the quality of work life. During this period, partial closures and full closures and ongoing measures caused the sector and its employees to work part-time and become unemployed. The aim of the study prepared in this direction is to reveal how businesses and employees in the food and beverage sector are affected by the pandemic process. For this purpose, Istanbul/Beyoğlu was chosen as the universe of the study and in this context, the subject was discussed in depth and tried to be analyzed Daha fazlası Daha az

Yiyecek içecek işletmelerinde menü planlamasının işletme için önemi ve menünün müşteriler üzerindeki etkisi

Ömer Can ALTINORAK

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Bu çalışmada menünün işletmeler üzerindeki önemli etkileri, işletmeye maddi olarak görülemeyen önemli katkısı ve dolayısıyla işletmelerin ayakta durabilmesi için çok önemli bir faktör olduğu anlatılmaya çalışılmıştır. Menü planlaması yapılırken dikkatli, tecrübeli, yenilikçi olunması menüyü oluştururken pozitif katkı sağlamasının yanı sıra, verimsiz olan bir menü çalışmasının sebep olabileceği olumsuz durumlardan da bahsedilmiştir. Çalışmanın amacı doğru planlamanın başarılı bir menü hazırlanmasındaki önemi ve oluşan bu menünün işletmeye sağladığı büyük katkısının birbirleriyle olan bağlantısını göstermektir. Bu amaç doğrultusunda ç . . .alışmada nitel araştırma yöntemlerinden anket tekniği kullanılmıştır. Çalışma verileri, pandemi döneminde yaşanan kişisel hijyen, sosyal mesafe ve sağlık koşulları dikkate alınarak, İstanbul ili Anadolu yakasında bulunan 1. Sınıf restoran ve bu restoranların farklı yaş ve meslekteki müşterilerine online anket yoluyla yapılarak toplanmıştır. Çalışma, gönüllü olarak katılmayı kabul eden 150 kişiyle uygulanmıştır. Çalışmada kullanılan anket yöntemi ile elde edilen sonuçlardan müşteriler için önlerine gelen ya da gelmeyen menünün aslında satış için ne denli önemli olduğu sonuçları ortaya çıkmaktadır. Yapılan çalışma sonucunda elde edilen verilerin analizi istatistik paket programında çözümlenerek yorumlanmıştır. Demografik bilgilerle katılım düzeyleri arasında farkın olup olmadığını belirlemek için ki kare uygunluk testi uygulanmıştır. Sunulan bulguların literatüre ve uygulamaya katkıları incelenmiş ve gelecek zamanlarda yapılacak çalışmalar için öneriler belirtilmiştir. In this study, it has been tried to explain that menu has a very important effect on the companies, has an important contribution for the companies that cannot be seen financially and therefore it is very important factor for the survival of the businesses. While planning the menu, being careful, experienced and innovative contributes positively while creating the menu, as well as the negative situations that can be caused by an inefficient menu study are been explained. The aim of the study is to show the importance of correct planning in preparing a successful menu and the great contribution of this menu to the enterprises. For the purpose, the survey technique, one of the qualitative research methods, was used in the study. The study data were collected by conducting an online survey, taking into account the personal hygiene, social distance and health conditions experienced during the pandemic period, and the 1st class restaurants on the Anatolian side of Istanbul and the customers of these restaurants of different ages and professions. The study was conducted with 150 people who voluntarily agreed to participate. From the results obtained with the survey method used in the study, the results of how important the menu is for the customers, whether they come to them or not, are revealed. The analysis of the data obtained as a result of the study was analyzed and interpreted in the statistical package program. Chi-square fitness test was applied to determine whether there is a difference between demographic information and participation levels. The contributions of the presented findings to the literature and practice were examined and suggestions for future studies were state Daha fazlası Daha az

ERGENLERİN SAHİP OLDUĞU İNSANİ DEĞERLER İLE YAŞAM TARZLARI VE AİLE BİRLİĞİNİ ÖNEMSEME DÜZEYLERİ ARASINDAKİ YORDAYICI İLİŞKİLER

Şirin YENTÜR

Tez | 2021 | İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Bu çalışma, ergenlerin sahip olduğu insani değerler ile yaşam tarzları ve aile birliğini önemseme düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın evrenini 2020-2021 eğitim-öğretim yılında İstanbul ili Şişli, Beyoğlu, Fatih, Bahçelievler, Bakırköy, Zeytinburnu ve Sarıyer ilçelerindeki Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı resmi ve özel liselerde öğrenim gören 1239'u kız (%65.8), 645'i erkek (%34.2) olan 1884 lise öğrencisi oluşturmuştur. Araştırma ile ilgili veriler araştırmacı tarafından hazırlanan 'Kişisel Bilgi Formu', 'İnsani Değerler Ölçeği' (Dilmaç, 2007), 'Ergen Yaşam Tarzı Profili Ölçeği' (Ardıç, 2015) . . .ve ' Aile Değerlendirme Ölçeği' (Bulut, 1990) ile toplanmıştır. Araştırmada 'Yapısal Eşitlik Modeli' ne göre AMOS 21 programı kullanılmıştır. SPSS 25 paket programı ile analiz edilmiştir. Analiz sonucuna göre sorumluluk, saygı, barışçı olma, dostluk ve dürüstlük değerlerinin; ergenlerin sağlıklarına yönelik sorumluluk, fiziksel aktivite, pozitif yaşam bakışı, beslenme, ruh sağlığı, kişiler arası ilişkiler ve stres yönetimi yaşam tarzları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu görülmüştür. Ayrıca ergenlerin sağlıklarına yönelik sorumluluk, fiziksel aktivite, pozitif yaşam bakışı, beslenme, kişiler arası ilişkiler ve stres yönetimi gibi yaşam tarzları ile; ergenlerin aile birliğini önemsemeye yönelik problem çözme, iletişim, roller, duygusal tepki verebilme, davranış kontrolü, gereken ilgiyi gösterme ve genel işlevler boyutları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu görülmüştür. Son olarak sorumluluk, saygı, barışçı olma, dostluk ve dürüstlük değerlerinin; ergenlerin aile birliğini önemsemenin problem çözme, iletişim, roller, duygusal tepki verebilme, davranış kontrolü ve genel işlevler boyutları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu görülmüştür. Elde edilen bulgular literatür çerçevesinde tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur. This study was conducted to examine the relationship between adolescents' human values, lifestyles and levels of caring for family unity. The population of the research consists of 1239 girls (65.8%) and 645 boys (65.8%) in total 1884 high school students (%34.2) studying in public and private high schools affiliated to the Directorates of National Education in Istanbul province Şişli, Beyoğlu, Fatih, Bahçelievler, Bakırköy, Zeytinburnu and Sarıyer districts in the 2020-2021 academic year. The data related to the research were collected with the 'Personal Information Form', 'Human Values Scale' (Dilmaç, 2007), 'Adolescent Lifestyle Profile Scale' (Ardıç, 2015) and 'Family Evaluation Scale' (Bulut, 1990) prepared by the researcher. In the research, the AMOS 21 program was used considering the 'Structural Equation Model'. It was analyzed with SPSS 25 package program. According to the results of the analysis, it has been observed that there are positive significant relationships between the values of responsibility, respect, being peaceful, friendship and honesty and adolescents' responsibility for their health, physical activity, positive lifestyle, nutrition, mental health, interpersonal relations and stress management lifestyles. In addition, with lifestyles such as responsibility for the health of adolescents, physical activity, positive outlook on life, nutrition, interpersonal relations and stress management; it has been analysed that there are positive and significant relationships between adolescents' problem solving, communication, roles, emotional response, behavior control, showing the necessary attention and general functioning dimensions. Finally, it has been observed that there are positive and significant relationships between the values of responsibility, respect, peace, friendship and honesty and adolescents' concern for family unity; especially on the dimensions of problem solving, communication, roles, emotional responsiveness, behavior control and general functions. The findings were discussed within the framework of the literature and suggestions were mad Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Tamam

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms