“Şayet Türkler olmasaydı Rus tarihi en azından 1000 yıldır boşluk içinde kalırdı!” demek yanlış sayılamaz. Zira Türk-Rus ilişkilerinin tarihi, yüzyıllardır birbiriyle komşuluk yanında aynı bölgeyi ve hatta aynı devleti paylaşan, bugün dahi paylaşmaya devam eden eşine az rastlanır bir ilişkiler yumağıdır. Türkler ve Ruslar, 1665-1917 döneminde her otuz yılda bir savaştığı gibi sekiz büyük barış antlaşması imzaladılar. İki millete ait devletler diğer ülkelerle kurdukları ilişkilerden de etkilenmiş olup her iki ülke üzerinde bir diğerinin etkisi rahatça anlaşılabilmektedir. İstiklâl Harbi sırasında TBMM Hükümeti, önce Gümrü Antlaşması, ardından da Moskova Antlaşması ile bugün de kullanılan sınırlar üzerinde uzlaşma sağladılar. Mustafa Kemal ve Vladimir Lenin arasındaki iletişimin ardından Bolşevik Rusya’dan önemli yardımlar alındı. Sovyetler ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ikili ilişkilerde karşılıklı saygıya dayanan kısa vadeli bu iş birliği döneminin ardından âdeta tekrar hatırlanan “tarihsel rekabet” 1930’lu yılların ortasından itibaren yeni boyutlar ve içeriklerle tekrar ortaya çıktı. II. Dünya Harbi sona ererken Sovyetler, Türkiye’den; (1) Sınırın yeniden çizilmesi, (2) Boğazlarda Sovyet üslerinin kurulmasına izin verilmesi, (3) Montrö Boğazlar Sözleşmesinin gözden geçirilmesi gibi kabul edilmesi mümkün olmayan isteklerde bulundular. 1960’lı yıllarda Sovyetler Türkiye açısından önemli ağır sanayi yatırımlarını gerçekleştirdiler. Ancak soğuk savaşın etkisiyle taraflar birbirlerine karşı güven bunalımı içerisindeydiler. Soğuk savaş sonrasında ortak boru hatları projeleri, nükleer santral inşası vb. ekonomik alanlarda ortaklıklara rağmen tarafların “huzursuz ortaklık” şeklinde özetlenen farklı tercihlerinden bazıları şöyledir: Soğuk savaş sonrası Dağlık Karabağ sorunu. Yugoslavya’nın dağılması sonrası Bosna-Hersek ve Kosova krizleri. 2 1997-1998 döneminde Türkiye’nin muhalefetine Rusya rağmen GKRY’ye S-300 füze savunma sistemi satmak istedi. Rusya’nın, 2008’de Gürcistan’a müdahaleyle bölge istikrarına darbe vurması. Rusya’nın 2014’te çıkarttığı krizle Kırım’ı ilhak edip, Doğu Ukrayna’da istikrarsızlığa sebebiyet vermesi. PKK gibi Türkiye aleyhtarı terör örgütlerine ve yandaşlarına desteği. Suriye iç savaşında başlangıçtan itibaren Türkiye ile farklı tercihler. Libya’da iki ülkenin çıkarlarını çatışması.
Eser Adı (dc.title) | Türkiye – Rusya “Huzursuz Ortaklığı”nda Sinir Uçları |
Yazar (dc.contributor.author) | Celalettin Yavuz |
Yayın Yılı (dc.date.issued) | 2022 |
Tür (dc.type) | Makale |
Özet (dc.description.abstract) | “Şayet Türkler olmasaydı Rus tarihi en azından 1000 yıldır boşluk içinde kalırdı!” demek yanlış sayılamaz. Zira Türk-Rus ilişkilerinin tarihi, yüzyıllardır birbiriyle komşuluk yanında aynı bölgeyi ve hatta aynı devleti paylaşan, bugün dahi paylaşmaya devam eden eşine az rastlanır bir ilişkiler yumağıdır. Türkler ve Ruslar, 1665-1917 döneminde her otuz yılda bir savaştığı gibi sekiz büyük barış antlaşması imzaladılar. İki millete ait devletler diğer ülkelerle kurdukları ilişkilerden de etkilenmiş olup her iki ülke üzerinde bir diğerinin etkisi rahatça anlaşılabilmektedir. İstiklâl Harbi sırasında TBMM Hükümeti, önce Gümrü Antlaşması, ardından da Moskova Antlaşması ile bugün de kullanılan sınırlar üzerinde uzlaşma sağladılar. Mustafa Kemal ve Vladimir Lenin arasındaki iletişimin ardından Bolşevik Rusya’dan önemli yardımlar alındı. Sovyetler ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ikili ilişkilerde karşılıklı saygıya dayanan kısa vadeli bu iş birliği döneminin ardından âdeta tekrar hatırlanan “tarihsel rekabet” 1930’lu yılların ortasından itibaren yeni boyutlar ve içeriklerle tekrar ortaya çıktı. II. Dünya Harbi sona ererken Sovyetler, Türkiye’den; (1) Sınırın yeniden çizilmesi, (2) Boğazlarda Sovyet üslerinin kurulmasına izin verilmesi, (3) Montrö Boğazlar Sözleşmesinin gözden geçirilmesi gibi kabul edilmesi mümkün olmayan isteklerde bulundular. 1960’lı yıllarda Sovyetler Türkiye açısından önemli ağır sanayi yatırımlarını gerçekleştirdiler. Ancak soğuk savaşın etkisiyle taraflar birbirlerine karşı güven bunalımı içerisindeydiler. Soğuk savaş sonrasında ortak boru hatları projeleri, nükleer santral inşası vb. ekonomik alanlarda ortaklıklara rağmen tarafların “huzursuz ortaklık” şeklinde özetlenen farklı tercihlerinden bazıları şöyledir: Soğuk savaş sonrası Dağlık Karabağ sorunu. Yugoslavya’nın dağılması sonrası Bosna-Hersek ve Kosova krizleri. 2 1997-1998 döneminde Türkiye’nin muhalefetine Rusya rağmen GKRY’ye S-300 füze savunma sistemi satmak istedi. Rusya’nın, 2008’de Gürcistan’a müdahaleyle bölge istikrarına darbe vurması. Rusya’nın 2014’te çıkarttığı krizle Kırım’ı ilhak edip, Doğu Ukrayna’da istikrarsızlığa sebebiyet vermesi. PKK gibi Türkiye aleyhtarı terör örgütlerine ve yandaşlarına desteği. Suriye iç savaşında başlangıçtan itibaren Türkiye ile farklı tercihler. Libya’da iki ülkenin çıkarlarını çatışması. |
Açık Erişim Tarihi (dc.date.available) | 2022-06-22 |
Yayıncı (dc.publisher) | Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) |
Dil (dc.language.iso) | Tr |
Konu Başlıkları (dc.subject) | Rusya |
Konu Başlıkları (dc.subject) | Osmanlı Devleti |
Konu Başlıkları (dc.subject) | Sovyetler Birliği |
Konu Başlıkları (dc.subject) | soğuk savaş |
Konu Başlıkları (dc.subject) | Türkiye |
Tek Biçim Adres (dc.identifier.uri) | https://hdl.handle.net/20.500.14081/1857 |
Bitiş Sayfası (dc.identifier.endpage) | 31 |
Başlangıç Sayfası (dc.identifier.startpage) | 1 |